Tüm tatlı duyular haz verici. Damağımıza tatlı hissi veren kimyasal tatlandırıcılara olan zaafımızın sebebi de bu. Ancak diyabet hastası değilseniz yapay tatlandırıcı kullanımı pek çok yönden metabolizmanızı bozan bir kimyasal maruziyeti olarak kabul edilmeli. Kansere neden olmasa da pek çok kronik inflamatuar hastalığa davet çıkardığı kesin. Yapay tatlandırıcılar konusunu 9 soruda özetleyelim.
1. Tatlıya neden zaafımız var? Bağımlılık oluşturur mu?
Önce lezzetiyle bizi çekici gelen basit şekerler ve bunlara dönüşen tüm karbonhidratlar beyinde ödül sistemini uyaran hormonal değişikliklere neden oluyor. Tıpkı keyif verici maddeler gibi… Üstelik yoksunluğu ve giderek artan doz ihtiyacı da madde bağımlılığı ile benzer şekilde olduğu için duygusal bağ kurmamak neredeyse imkânsız.
2.Doğal olarak şekerli besinler de aynı etkiyi gösterir mi?
Şeker yoğunluğu ve dolayısıyla etkisi daha masum düzeyde olsa da meyve şekeri (früktoz) dahil olmak üzere tüm şekerli gıdalarda durum aynı. Ancak binlerce yıl doğadaki birkaç meyve dışında tatlı besin yokken günümüzde her şeyin içinde şeker veya tatlandırıcı var. Son yüzyılda tatlı zaafımızın bedelini sağlığımızla ödemeye başladık maalesef. Hızla artan diyabet, karaciğer yağlanması, obezite, hipertansiyon, böbrek fonksiyon bozukluğu ve kalp-damar hastalıkları gibi pek çok metabolik sorunun kök nedeni ortada.
3.Peki ya yapay tatlandırıcılar? Kalorisiz olduğu için daha az zararlı olabilir mi?
Yapay tatlandırıcılar şekerden yüzlerce kat yoğunlukta tatlı hissi veren ancak şeker içermeyen, kalorisiz (!) yapay-kimyasal ürünler. İnsülin bağımlı Tip 1 Diyabet hastaları için üretilen kimyasal tatlandırıcıların kilo kontrolünde istismar edilmesinin nedeni de işte bu “light” yanılsaması. Yani hafif ve masum bir imajının olması. 2002 yılında onay alan kalorisi olmayan yeni tatlandırıcılardan Neotam’ın tatlandırma gücü şekerin tam 8000 katıdır.
4.Yapay tatlandırıcıların asıl zararı kimyasal olmasından mı kaynaklanıyor?
Adı üstünde “yapay” yani fabrikada üretilmiş bu maddelere kalorisiz yerine “kimyasal tatlandırıcı” demek daha doğru. İçeriklerini bilmek, etkileşimlerini anlamak şöyle dursun, tam isimlerini telaffuz etmek biz doktorlar için bile zor. Mesela şekerden 200 kat daha tatlı olan aspartamın kimyasal ismi “N-(L-α-Aspartyl)-L-phenylalanine, 1-methyl ester”. Tatlandırıcı tablet içeriğinde ise sayamadığımız kadar katkı, seyreltici, dolgu ve koruyucu diğer kimyasallar bulunuyor. FDA onaylı diğer tatlandırıcılarda durum pek farklı değil. Sadece yapay tatlandırıcılar değil tüm kimyasalların diyetimizde olması zararlı. Yıllardır gıda endüstrisi ve diyet kültürü tarafından sağlıklı olarak dayatılan yağsız light beslenme nedeniyle asıl metabolik sorun sinsice diyetimize giren kimyasallarla yüklü toksik beslenme alışkanlığı. Rengarenk paketleriyle çekici görünümlü, işlenmiş karbonhidrat içerikleriyle yedikçe yedirten, kimyasal desteklerle raf ömrü uzatılmış bu gıdalara besin demek imkânsız.
5. Kimyasal bir ürünün hayatımıza nasıl bu kadar kolay girebildi?
Toksik gıdalar modern diyetin temeline yerleşirken yapay tatlandırıcıların keşfi de yangını körükledi. Çünkü tatlı, acı, tuzlu veya ekşi fark etmeden içeriğine eklendiği her gıdayı vazgeçilmez yapan bu “tatlı küçük zararlıları” gıda endüstrisi çok sevdi. Tüketimi arttıran, şekerden daha ucuz olmasına rağmen yüzlerce kat daha yoğun tatlı hissi veren bir kimyasal ürünün sağladığı ekonomik hazzı düşünün! Günümüzde yapay tatlandırıcılar pratik paketleriyle herkesin evinde, kafelerde ve restoranlarda karşımıza çıkıyor. Üstelik marketten aldığımız paketli-işlenmiş gıdaların neredeyse tamamı yapay tatlandırıcı içeriyor. Mevcut kimyasalların zararları ortaya çıktıkça kullanımı kısıtlansa da yeni tatlandırıcıların geliştirilmesi için yüksek bütçeli araştırmalar hız kesmeden devam ediyor.
6. Kimyasal madde olmasının yanında metabolizmamıza nasıl zararları var?
Kısa vadede öncelikle doymayı engelliyor yani insülin ve kan şekerinin düzenini bozuyor. Kilo kontrolü için kullananlara duyurulur! Hem şeker içermediği hem de kalorisiz olduğu düşünülecek olursa bu biraz çelişkili gelebilir ama açıklaması gayet net. Dilin üzerindeki tat reseptörlerinde tatlı olarak algılanan bu kimyasal ürünler metabolizmanın hiçbir basamağında kullanılamıyor çünkü tanınmıyor. Tatlı hissinin oluşturduğu enerji beklentisi boşa çıkınca insülin direnci ve iştah artışı olup daha fazla kalorili gıda tüketiliyor. Yani uzun vadede dildeki tat duyusunun körelmesinin yanında Tip 2 Diyabete de davet çıkıyor. Üstelik artıklar da metabolizmanın tanımadığı tüm kimyasallar ve toksinler gibi yağ dokusunda depolanıyor. Bu durumda dirençli obezite ve yağlanma bir koruma mekanizması olarak giderek belirginleşiyor.
7. Barsaklara da zararı var mı? Kansere neden olur mu?
Barsak floramızda yaşayan faydalı bakteriler de yapay tatlandırıcılara pek alışkın değil. Çerez gibi kullanılan sakkarin, sükrolaz ve aspartam ile yapılan çalışmalarda, bozuk glukoz intoleransı ve insülin direnci yanında bir süre sonra mikrobiyotanın da hasara uğradığı kanıtlanmış. Mikrobiyotanın bozulmasının sonuçlarını biliyoruz değil mi? Kronik yorgunluk, şişkinlik, gaz, migren tipi baş ağrısı, ürtiker, alerjik reaksiyonlar ve daha fazlası.
Neyse ki tüm bu iç karartıcı gerçekler yanında bir tesellimiz var. O da kimyasal olan yapay tatlandırıcıların kanserle ilişkili olduğu iddiasının kanıtlanmamış olması. Gıda endüstrisi karşısında zayıf kalsa da bu konudaki klinik araştırmalar devam ediyor. Sonuçlarını hep birlikte göreceğiz.
8. Diyabet hastaları için geliştirildiğine göre onlara zararı daha az olmalı, öyle mi gertçekten?
Tip 1 Diyabetli hastalarda durum biraz farklı, pankreasta insülin üretimi olmadığından bozulacak bir denge de yok gibi. Bu hastalarda kan şekerleri üzerinde herhangi olumsuz bir etkisi gözlemlenmemiş Ancak uzun süreli kullanımda barsak florasına zararlı etkileri ortaya çıkabilir. İnsülin bağımlı tip 1 diyabet hastalarında ölçülü miktarda kullanılması güvenilir olarak kabul edilebilir.
9. Tatlıyı hayatımızdan çıkarmak mı gerekiyor?
Tatlı hazzınızdan vazgeçmenizi değil makul miktarda doğal şekerleri veya stevya, ksilitol, eritritol veya agave şurubu gibi kararında tatlandırıcı etkisi olan doğal tatlandırıcıları tercih etmenizi öneririm. İnsülin direnci azaldıkça, ekstra yoğun tatlı uyaranından kurtuldukça tat alma duyunuzun yerine geleceğini ve doğal tatlı kaynaklarının tatminkâr olacağını göreceksiniz.
Prof. Dr. Nilüfer Yıldırım
Fonksiyonel Tıp Danışmanı ve Nükleer Tıp Uzmanı
30.08.2022